Kızgın Kumlardan Serin Sulara
Bulunduğumuz yüzyıla damgasını vuran teknoloji şirketlerinin en önemlilerinden birisi hiç kuşkusuz Apple firmasıdır. Firmanın ticari başarısı, ürünlerinin fanatiklik boyutlarında bir kullanıcı kitlesi yaratması, bu sektörde faaliyet gösteren diğer firmaların gıpta ederek baktıkları, oldukça dikkat çekici bir başarı. Hayatımda her ne kadar Apple markalı bir ürün kullanmamış olsam da, firmanın inovasyonları, günümüz teknolojisine katkıları, ticari anlamda yakalanan başarı, oldukça kayda değer ve yadsınamaz bir gerçek. Teknolojideki bu başarılarıyla dünyanın en değerli şirketi haline gelmesinin yanında, hemen hemen hiç gündeme gelmemekle birlikte, bizim açımızdan Apple’ın diğer bir dikkat çekici başarısı, flagship (Amiral gemi ) niteliğindeki perakende mağazaları.
Apple 2001 yılında Virginia ve California’da ilk mağazalarını açarak perakende sektörüne adım atmış. Şu anda 24 ülkede 500 den fazla mağazası var. Tabii bunların tamamı olmasa da, flagship (Amiral gemi) niteliğinde olanları, Apple’ın iphone ürünü kadar dikkat çekici ve önemli eserler. Bu anlamda en meşhur olanı 2006 yılında Bohlın Cywinski Jackson’ın tasarımını yaptığı cam küp girişli mağazayı hemen hemen herkes bilir. Yapımından bu yana 12 yıl geçmesine rağmen New York 5. Cadde’deki bu mağaza, hala ikonik mağaza özelliğini elinde tutuyor. Apple fanatiği olmamalarına rağmen New York’a giden birçok insan, sırf bu mağazayı görmek için 5. Cadde’ye gidiyor. 2006 yılında yapılan bu mağazadan sonra, tüm Apple mağazaları, eminim mimariye meraklı birçok insanın dikkatini çekmeye başladı. Ama özellikle 2011 de perakendenin başına Ron Jonhson ve Angela Ahrendts’in geldiği dönemlerde mağazaların tasarımı Foster and Partners firmasına emanet edilmesinden sonra, Apple mağazalarının tasarımları, bambaşka bir boyut kazandı. Bir yerde 2006 yılında yapılan New York 5. Cadde’deki mağaza konseptinden çok uzaklaşmasa da, iç mimaride daha yenilikçi ve çağdaş malzeme kullanımlarının öne çıktığı çok net göze çarpıyor. Nasıl Apple teknolojide dünya devi bir şirketse, Foster and Partners’ın projelendirmeleriyle yapılan Apple mağazaları da ona yakışır nitelikte. Gerek mimari çizgisi, gerekse çağdaş, yenilikçi malzemelerin çok üst düzey teknolojik yöntemler kullanılarak bir araya gelmesiyle, firmanın kurumsal yapısıyla örtüşen, yenilikçi, modern ve ikonik mağaza olmayı hak eden işler olmuş. Devasa boyutlardaki tek parça cam cepheler, cam basamaklar , çok geniş açıklıklı üst örtüler, gergi aydınlatmalar, yüksek tavanlar, çok büyük ebatlı metal yüzeyler ve döşeme kaplamaları , paslanmaz metallerin ve yerel doğal taşların kusursuz kullanımları, gerçekten hayranlık uyandırıyor.
Agustos ayındaki İtalya seyahatimizin son durağı Milano idi. İtalya’nın önemli şehirlerindeki Roma dönemine ait muhteşem ama bir o kadar da ağır mimari yapıtlardan sonra, Foster and Partners’ın bir ay kadar önce bitirdiği Milano’da ki Apple mağazasını görmek için sabırsızlanıyorduk. Milano’nun en meşhur Corso Vittorio Emanuelle II caddesine paralel Piazza Duomo tarafına çok yakın Piazza del Liberty meydanına geldiğimizde, gerçekten kızgın kumlardan serin sulara girmiş gibi olduk. Havanın sıcaklığından mı bilmiyoruz, 8 metre yüksekliğinde 12 metre uzunluğunda yapılmış olan cam dikdörtgen prizmaya çarpan suları görmek, gerçekten serinletici bir his veriyordu. Tarihi binaların arasında kalan Piazza Del Liberty meydanı, boşluk ve ferahlık havasından hiçbir şey kaybetmemiş. Bunun daha ötesinde, mağaza tavanının açık amfitiyatro şeklinde tasarlanmasıyla halkın buluşma noktası haline gelmiş. İtalya’daki birçok kasaba ve şehrin kamusal alanlarının olmazsa olmazlarından olan tarihi çeşme ve heykellerden sonra, benzer bir meydanın bu şekilde çevresindeki mevcut tarihi dokuya zarar vermeden günümüz modernizmini yansıtarak tasarlanması ancak bu kadar başarılı olabilirdi. Mağazaya girerken ziyaretçileri sararcasına bir şelalenin altından geçme hissi uyandıran su ögesinin, cam malzemeyle buluşmasıyla büyük bir portal oluşturulmuş. New York 5. Cadde’deki mağazaya benzer, vitrini olmayan girişi hatırlatmıyor değil. Ancak ondan farklı olarak girişin sağ ve solundaki yapay havuzlardan beslenen fıskiyeler, girişin üstünü örten cam duvarlara simetrik bir şekilde çarparak bir enstalasyona dönüşmüş. Bu duvarların tavanının cam ile kapatılmasıyla adeta bir şelalenin içinden geçilerek mağazaya giriliyor. Dış kotun altında kalan mağazaya, tasarımını merak ettiğimiz merdivenlerle iniliyor. Bu sefer basamaklar cam değil. Yaklaşık 2.20 m genişliğinde tek taraftan konsol çalıştırılan 3cm lik doğal taş kaplama. Buraya kadar çok farklı değilmiş gibi görünse de, yine şaşırtmıyor. Basamakların altını gördüğümüzde, bizi yanıltmadığını anlıyoruz. Konsol merdivenin hafiflik hissini zedelemeyen, kusursuz bir işçilikle üretilmiş olan parlak krom bir sac ile kapatılmış. Hiperbolik formlu bu sac kutu, mesnet noktasından hacimce kalın başlayıp, basamağın uç kısmına doğru zarifçe sönümlenip bitiyor. Neredeyse ayna kadar yansıması olan sac kapamalar sayesinde basamaklar daha hafif bir görünüm kazanmakla birlikte, rahatsızlık verecek görüntü geçirgenliğini de minimize etmiş. İçerideki teşhir ve servis alanlarının üstü dış yüzeyde amfitiyatro formunun oturma basamaklarının aralarına bırakılan boşluktan sızan gün ışığı ile endirek olarak aydınlatılmış.
Zemin ve duvarlarda bölgeye özgü gri renkteki Beola Grigia taşı kullanılmış. Foster and Partners’ın mağaza konseptlerinde Cadde, Genius Bar, Forum, The Plaza ve Boardroom gibi bazı plan şemaları var. Bu mağaza tüm bu konseptlerin tamamını kapsıyor. Özellikle “The Plaza” konsepti, mağaza alanının üstüne oturan amfitiyatro ile hayat bulmuş. Bu alanda gerçekleşecek çeşitli etkinlikler ve performanslara ev sahipliği yaparak, günün 24 saati yaşayan bir yer olması amaçlanmış. Ücretsiz Wi-Fi servisiyle de bu alan desteklenmiş.Bir mağazanın ötesinde, bulunduğu çevreye ve şehir yaşantısına katkıda bulunarak, başka bir rol üstlenmiş olmasından ve bu rolü layığıyla yerine getirmesinden dolayı Apple’ın bu mağazasının mimari açıdan dikkat çekiçi bir özelliği olduğunu düşünüyoruz. Foster and Partners ekibi 2012 den beri, İstanbul daki Zorlu Alışveriş Merkezi’ndeki Apple mağazası da dahil olmakla birlikte, şu ana kadar toplam 9 adet flagship mağazayı tamamlanmış durumda. Her biri, anlatmaya çalıştığımız Milano mağazası kadar önemli ve değerli projeler. Bir Apple fanatiği olmasanız bile, Foster and Partners’ın yaptığı tüm Apple mağazaları, hem ticari açıdan markaya yaptığı katkıları nedeni ile, hem de mimari ve iç mimari değerleri niteliğiyle görülmeyi kesinlikle hak ediyor.